Ekonomist Şengül, Türkiye’nin önemli kırılganlıklarını; dış finansman açığı, mali disiplin, enflasyon ile iç ve dış kaynaklı politik riskler olarak sıraladı. Şengül, ‘genç nüfus ve düşük kamu borcunu’ Türkiye’nin öne çıkan avantajları olarak sıralarken, 2018’in kararlı adımlar atılmadığı sürece kırılganlıkların artacağı bir yıl olacağı görüşünde.
Uluslararası Finans Enstitüsü’nün (IIF) gelişen ülkelerin kırılganlıklarını birbirleriyle karşılaştırdığı ‘sıcaklık haritası’na göre Türkiye, 20 göstergeden 8’inde kırmızı alarm veren en kırılgan ülkelerden biri. Ülkelerin kırılganlıkları; ‘dış finansmana bağımlılık, yerel reel ve finans sektörlerindeki kırılganlıklar, uygulanan politikaların kredibilitesi ve siyasi istikrar’ olmak üzere üç boyutta ele alındı.
Sıcaklık haritasında, 8 kırmızı alarm bölgesiyle Ukrayna ve 7 kırmızı alarm bölgesiyle Arjantin ilk üçte yer aldı. Çin ve Hindistan da 3’er gösterge ‘en kırılgan’ bölgede.
Spinn Danışmanlık kurucu ortağı ve Ekonomist Özlem Derici Şengül, Türkiye ekonomisinin öne çıkan kırılganlıklarını ve gelişen ülkeler arasında öne çıkan avantajlarını RS FM’de değerlendirdi.
‘DIŞ FİNANSMAN AÇIĞI KIRMIZI ALARM ALANI’
Özlem Derici Şengül, Türkiye’nin en gözle görülür kırılganlığının ‘dış finansman açığı’ olduğunu belirtti.
Şengül, kur üzerinden enflasyon, tasarruf açığı üzerinden bütçe açığı ve cari açık gibi makro göstergelerdeki bozulmayı etkileyen dış finansman açığının pek çok yapısal ve konjonktürel sorundan kaynaklandığına vurgu yaparken, 15 Temmuz darbe girişimi ve ABD Merkez Bankası’nın (Fed) kararlarına işaret etti:
“Yapısal problemler, örneğin tasarruf açığını azaltmanın kısa vadede çözümü yok. Bu yüzden de dış kaynağa muhtacız. Ancak yapısal sorunların yanı sıra konjonktürel gelişmeler de alehimize gelişti. Bunun başında darbe girişiminin etkileri geliyor. Tasarruf açığı olan bir ülke, global likiditenin azalacağı bir konjonktür ve üzerine 15 Temmuz’un etkilerini gidermek amaçlı bir takım önlemler; bizim dış finansman ihtiyacımızın azalması veya kur ve faiz üzerindeki baskının azalması biraz güç görünüyor. Dolayısıyla 2018’de zorlanacağız, çok kararlı politikalar uygulamak gerekiyor.”
‘KISA VADELİ KAYNAKLAR ZORLAYICI’
Ekonomist Özlem Derici Şengül’e göre Türkiye’de bir diğer yapısal problem; finansmanın kısa vadeli kaynaklarla gerçekleşmesi:
“Hisse senedi ya da tahvil piyasasına girişler görüyoruz. Türkiye’ye de ciddi bir fon girişi oldu, ancak bunlar kısa vadeli. Bu ne demek; çok ani bir dönüşte, ya da yatırımların evine dönmesi sürecinde Türkiye’den hızlı finansman, fon çıkışı anlamına geliyor. Kurun geri çekilememesinin ana nedeni de bu. Türkiye ekonomisinin zorlanacağını düşünüyorum.”
‘MALİ DİSİPLİN KORUNMALI’
Ekonomist Şengül’ün dikkat çektiği diğer başlıklar ise mali disiplin ve enflasyon. Türkiye’nin mali disipline çok sarıldığını ve çok iyi kazanımlar elde ettiğini anımsatan Özlem Derici Şengül, geçtiğimiz yıl ise bu alanda bozulma yaşandığını söyledi:
“Verilen teşvikler talebi canlandırdı ama bu enflasyona negatif yansıdı. Enflasyon her zamankinden yüksek seviyeye çıktı. Merkez Bankası’nın çok daha kararlı şekilde mücadele etmesi, sıkı duruşun korunması gerekecek. Bunu yapabilecek mi yapamayacak mı?”
Kamu borçlarına da dikkat çeken Şengül, “Kamu borcunu düşük olduğu için çok konuşmuyoruz ama yıllardan sonra ilk defa 2017’de Hazine, hedeflediğinin üzerinde borçlandı. Bunu çok dert etmiyoruz düşük olduğu için ama bozulmanın devam etmesi, faiz oranlarının kalıcı bir şekilde yukarıda kalmasına neden olacaktır. Bu da sadece kur tarafında değil faiz tarafında da kırılganlığın arttığı bir yıl olabileceğini gösteriyor” değerlendirmesini yaptı.
‘TÜRKİYE’DE İSTİKRARLI POLİTİKALAR İÇİN SEÇİM AJANDASININ SONA ERMESİ GEREKİYOR’
Spinn Danışmanlık kurucu ortağı Özlem Derici Şengül, Türkiye’nin kırılganlığına katkı sağlayan ‘seçim ajandası’na da vurgu yaptı.
Üst üste yaşanan seçimler nedeniyle sürdürülebilir politikalar oluşturmakta zorlanıldığını, kadroların değiştiği ve yeniden pozisyonlaşmalar olduğunun altını çizen Şengül, 2018’de de politik gelişmelerin ekonominin önündeki risklerden biri olduğunu söyledi:
“Bir türlü ekonomide istikrarlı politika oluşturma eğilimine giremiyoruz. Temelde yapılacaklar belli anacak mikro tarafta yapılması gereken çok fazla şey var. Bunun için de istikrarlı kadrolara ihtiyaç var. Yurt içi kadar dış politikalar da hakim oluyor. Bir yandan Suriye’yi, ABD’yi, Avrupa Birliği’ni (AB) ve Rusya’yı konuşuyoruz. Bu tarafta da istikrar kazanmamız lazım ki hedefler belli olsun. Bu anlamda sanırım 2019 seçimleri sonrasını bekleyeceğiz.”
‘ERKEN SEÇİM SÖYLEMLERİ YATIRIMCININ POZİSYONUNU ETKİLİYOR’
Özlem Derici Şengül, siyasi kırılganlıklar konusunda erken seçim söylemlerine de dikkat çekti.
Erken seçim beklentisi olmadığının altını çizen Şengül, ancak bunun tartışılmasının bile yatırımcının pozisyonunu belirlemesinin önündeki risk olduğunu söyledi:
“Yatırım için bekleyen kesimler ona göre pozisyon alıyorlar, yatırım kararını erteleyebiliyorlar. Yabancı yatırımcı ülkeye girmek için bekliyor. Bütün bu belirsizliklerin bertaraf olması, Türkiye’nin dış politikada ilişkilerinde istikrar kazanması gerekiyor. Öte yandan bu yıl belki de yeni teşvikler beklemek lazım. Çünkü aksi takdirde 2017’de görülen çok kuvvetli ekonomik performansın devam ettirilebileceğini düşünmüyorum.”
‘2018’DE KARARLI ADIMLAR ATILMAZSA KIRILGANLIK ARTAR’
Özlem Derici Şengül, Türkiye’nin kararlı adımlar atmadığı sürece kırılganlıkların aratacağı bir yıl olacağı görüşünde:
“Zaman zaman gelişmekte olan ülkelerin cazip olacağı dönemler olacaktır. Ancak uzun perspektifte ABD Merkez Bankası’nın faiz artırımlarıyla likiditenin evine dönmesi eğiliminin hakim olduğu birkaç yıl geçireceğiz. ‘Kamu finansmanını tasarrufa döndüreceğiz, harcamaları azaltacağız, enflasyonla mücadeyi hızlandıracağız’ gibi kararlılıkla karşısında durmadığımız sürece, 2018 Türkiye’nin kırılganlıklarının artığı bir dönem olabilir.”
Ekonomist Özlem Derici Şengül, Türkiye ekonomisinin riskli alanlarının yanı sıra global anlamda fark yaratan güçlü yönleri olduğunu da belirtti. Makro anlamda Türkiye’nin genç nüfusunun her zaman bir avantaj olduğuna; Avrupa, Asya, ABD gibi ülkelerde en büyük problemin demografik olduğuna dikkat çeken Şengül, “Türkiye’nin ise halen rakipleri arasında fark yaratabilecek alanı var” dedi.
Şengül, yapısal alanda ise kamu borcunu işaret ederek, “Halen Türkiye, kamu borcu anlamında Çin, Brezilya, Hindistan gibi ülkelere göre çok daha avantajlı durumda. Parmakla gösterilecek seviyelerde. Bu nedenle bu avantajı kaybetmemek gerekiyor” değerlendirmesini yaptı.